Filistin’e destek gösterilerine yönelik ayrıştırıcı ifadeleri aşırı sağa cesaret verdiği gerekçesiyle eleştirilen eski İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman, kendisi de yabancı kökenli olmasına rağmen göçmen düşmanlığını körükleyerek sık sık nefret söylemlerinde bulundu.
Londra’da 5 haftadır düzenlenen Filistin’e destek eylemleriyle ilgili, “Nefret yürüyüşü”, “Londra sokaklarını kirleten antisemitizm” diyen, polisi taraf tutmakla, eylemcileri “Filistin yanlısı çete” olmakla suçlayan Braverman, bugün Başbakan Rishi Sunak tarafından görevden alındı.
AA muhabiri, 6 Eylül 2022’de İçişleri Bakanı olan Braverman’ın görev süresi boyunca tartışmalara sebep olan icraatlarını ve açıklamalarını derledi.
Morityus ve Kenya’dan göçen Hint kökenli baba ve anneden doğan Braverman, Cambridge Üniversitesi’ndeki hukuk eğitiminin ardından Paris’te Avrupa ve Fransız hukuku alanında yüksek lisans eğitimini tamamladı.
Kamu hukuku ve yargı denetimi konusunda uzmanlaşan Braverman, Mayıs 2015’te Fareham’den Muhafazakar Parti milletvekili seçildi.
Önceki hükümetlerde çeşitli görevlerde bulunan Braverman, İngiltere Başsavcısı olarak görev yaparken eski Başbakan Liz Truss tarafından kendisi gibi Hint kökenli Priti Patel’in yerine İçişleri Bakanlığına getirildi.
Braverman, İngiltere’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) ayrılmasını desteklerken 2016’daki Brexit referandumunda da ülkesinin AB’den çıkmasını savunmuştu.
Göçmenleri Ruanda’ya göndermeyi “hayali” ve “takıntısı” olarak açıkladı
Braverman, İçişleri Bakanlığı süresince birçok tepki çeken açıklama ve uygulamaya imza attı. Bunların ilki, selefi Patel döneminde imzaları atılan sığınmacıların Ruanda’ya gönderilmesi planıydı.
The Daily Telegraph gazetesinin manşetinde sığınmacıların Ruanda’ya gönderildiği haberini görmek istediğini söyleyen Braverman, Ruanda planının “hayali” ve “takıntısı” olduğunu dile getirdi.
Ruanda planı, yasal engellemelere takılırken Braverman, her fırsatta sığınmacıların ülkelerine ya da üçüncü ülkelere gönderilmesi arzusunu ifade etti.
Bu kapsamda bazı ülkelerle ilgili sığınmacıların gönderilebileceği kadar güvenli olduğuna yönelik açıklamalarda bulunan İngiltere, Arnavutluk gibi ülkelerle de yasa dışı şekilde İngiltere’ye giren vatandaşlarının iadesi konusunda anlaşmalar yaptı.
Braverman, polise kamu düzenini sağlaması için yeni yetkiler vermesiyle de eleştirildi. Polisin eylemcileri dağıtma, izin vermeme, müdahalede bulunma konusundaki yetkisini artıran yeni Kamu Düzeni Yasası, ülkede birçok insan hakları örgütü tarafından protesto edildi.
Göçmenlerin gemilere yerleştirilmesi planının mimarı
Braverman’ın bakanlığının önemli gündem maddelerinden biri de düzensiz göçle mücadele oldu. Düzensiz göçle mücadelenin “istiladan ve çocukları istismar çetelerinden korumak için” yapılması gerektiğini savunan Braverman, bu ifadeleri nedeniyle partisinden dahi eleştiriler aldı.
Sözlerinin ırkçılık değil doğrular olduğunu söyleyen Braverman, ülkeye yasa dışı yollarla girenlerin ülkelerine ya da üçüncü ülkelere 28 gün içinde sınır dışı edilmelerinin yolunu açan Yasa Dışı Göç Yasası ile otellerde tutulan sığınmacıların barınak gemileri ve askeri tesislere taşınmaları planının da mimarı oldu.
Braverman’ın duyurduğu plan çerçevesinde 500 kişinin konaklaması için hazırlanan Bibby Stockholm barınak gemisi, yangın riski ve tahliyelerin zorluğuna ilişkin yerel yönetimin raporlarına rağmen ağustosta ilk göçmenlere kapılarını açtı.
Gemi, birkaç gün sonra suda bulunan lejyonella bakterisi nedeniyle boşaltılsa da ekimde yeniden hizmete girdi. Bu süre içinde 2 bine yakın sığınmacıyı ağırlayacak askeri tesislerdeki barınaklara da ilk göçmenler götürülmeye başlandı.
Filistin bayraklarının teröre destek olabileceğini söyledi
Ekimde tüm ülkede Filistin’e destek için yapılan yürüyüşlere verdiği tepkiler ise Braverman için sonun başlangıcı oldu.
İsrail’in 7 Ekim saldırılarına verdiği karşılığı protesto etmek için başlatılan yürüyüşlerde polise Filistin bayrağı taşıma ve “Nehirden denize Filistin özgür olacak” sloganını teröre destek olarak değerlendirme çağrısı yapan Braverman, Filistin yanlısı gösteriler için “Nefret yürüyüşü” ifadesini de kullandı.
Londra’da beşinci Filistin’e destek yürüyüşünün, Birinci Dünya Savaşı sonunda müttefiklerle Almanya arasında imzalanan ateşkesin yıl dönümünde düzenlenen Ateşkes Günü törenleriyle aynı güne geldiği gerekçesiyle iptalini isteyen Braverman, polise de yürüyüşü durdurma çağrısı yaptı.
Ancak emniyet, hem yeterli yasal gerekçe olmadığı hem de iki etkinlik arasında mesafe ve saat farkı olması nedeniyle yürüyüşü iptal etmeyeceğini açıklasa da organizatörlerden erteleme talebinde bulundu.
Braverman, Times gazetesine yazdığı makalede polisin bu tutumunu eleştirerek, Filistin söz konusu olduğunda polisin çifte standart uyguladığı suçlamasını yaptı.
Yürüyüşlere ilişkin, “Gazze için bir yardım çığlığı olduğuna inanmıyorum.” ifadesini kullanan Braverman, 11 Kasım’daki yürüyüş sonrası ise yaptığı X paylaşımında bazı pankartların “hastalıklı, kışkırtıcı ve suç teşkil eder” nitelikte olduğunu öne sürdü.
Braverman, polise ve eylemcilere karşı kullandığı ifadeler nedeniyle hem hükümetten hem de muhalefetten tepki aldı.
Maliye Bakanı Jeremy Hunt ve Silahlı Kuvvetlerden Sorumlu Devlet Bakanı James Heappey, “Bunlar, benim kullanacağım ifadeler değil.” açıklamasını yaparken ana muhalefet lideri Keir Starmer, Braverman’ın görevden alınması gerektiğini söyledi.
Braverman’ın istifası ya da görevden alınması talebi, Filistin’e destek yürüyüşlerinde de dile getirildi.
Yakın aile üyeleri IDF’de görev yaptı
Braverman’ın İsrail’e ve ülkedeki Yahudi toplumuna koşulsuz desteği de toplum tarafından eleştirildi.
Eşi de Yahudi olan Braverman, geçmişte bir Yahudi gazetesine verdiği mülakatta yakın aile üyelerinin İsrail ordusunda görev yaptığını açıklamıştı.